KIZIL KÖRLÜK

Sessiz ve inceden inceye gelen derin sesleriyle her bir yanımda adeta büyük, dalgalı, biçimsiz ve heyula gibi cisimler oynaşmaya başladı. Ne olduğunu ya da ne yapmam gerektiğini bilemeden öylece bakıyordum. Baktığım her yerde ise kan kırmızısı duvarlar vardı ve üstüme üstüme geliyordu. Derken ansızın bir odada olduğumu fark ettim. Dört bir yanıma deli gibi bakınırken odanın son derece pürüzsüz ve cilalı yüzeyinin parlaklığı gözlerimi alıyordu. “Ama bu nasıl olur her yer karanlık!” diye aklımdan geçirdiğim anda, bir an için yalnızca küçük bir an… gözlerimi sımsıkı yumdum. Bulunduğum yerde ne kıpırdamaya, ne de etrafı incelemeye cesaret edebiliyordum. Sanki sessizliğiyle beni alıp yutacakmış gibiydi. Bu çığırtkan sessizlik, kulaklarımda çınlarken, küçücük bir kapı gıcırtısı duydum. Gözlerimi kapattığım o küçücük anın içinde. “Gıcıyrrrrr” En fazla bir buçuk metre boyunda saçları kusursuz bir açıyla küt kesilmiş bir kız çocuğunun hemen önümde durduğunu fark ettim....